Translate

11.09.2024

https://www.kitaptansanattan.com/sanatci-sorumluluguyla-cozumler-uretmeliyiz-fazilet-kendirci-yazdi/

 

https://www.kitaptansanattan.com/sanatci-sorumluluguyla-cozumler-uretmeliyiz-fazilet-kendirci-yazdi/ 

Sanatçı Sorumluluğuyla Çözümler Üretmeliyiz – Fazilet Kendirci yazdı…


MAKAM / MEVKİİ SORUMLULUĞU NEDİR? 

SONUÇ MU? SÜREÇ Mİ? 

Sonuca mı Odaklanalım? Sürece mi? 

Sadece resmi makamlardan değil,  sivil makamlardan da söz ediyorum.

Uzun zamandır gözlemlediğim, düşündüğüm bir mevzu; aslında farklı bir yaşam biçimiyle insanların daha nitelikli bir yaşam sürmesine katkıda bulunacağımızdan yüzde yüz emin olduğum durum tespitim.

Aklı başında, bir gram zeka ve vicdan sahibi olan, bir gram empati kurabilen herkes; çocuklara, kadınlara, insanlara, hayvanlara, tüm canlılara uygulanan şiddet karşısında temelde yaklaşık aynı duyguyu hisseder: “ÜZÜNTÜ-HÜZÜN”

9 Eylül Pazartesi günü okullar açıldı. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sitesinde açıklanan bilgiye göre 20 milyon öğrenci 2024-2025 yılının ilk ders zilinin çalmasıyla okullarına başladılar. Aynı gün; Diyarbakır’ın Tavşantepe köyünde 19 gündür kendisinden haber alınamayan 8 yaşındaki NARİN‘in sabah saatlerinde köydeki derede,  çuvalın içinde bulunan cesedi toprağa verildi.

8 yaşındaki çocuk katledilmiş, sol bacağı kopmuş, kaval kemiğiyle, kuran kursundaki elif – ba kitabıyla, elbiseleri, terliğiyle birlikte çuval içine koyulmuş ve içine taşlar konularak üstü yapraklarla gizlenerek köyün deresinde gömülü halde bulunmuş.

Tüylerinizi ürperten, insanlığı sorgulatan durumu birkaç cümlede veya birkaç günde hazmedebilecek, unutabilecek miyiz? Yoksa; anne kimliğimizle, insan kimliğimizle sanatçı kimliğimizle ve/veya sahip olduğumuz  diğer sosyal statülerimizde ki sorumluluklarımızla mı  konuyu düşüneceğiz?  Düşünebilecek kadar önemli bulabilecek miyiz?

Makam mevki sahibi insanlar, eğitimli insanlar… Bizler, bu ve benzer durumlara tepki gösterebilen insanlar nerelerde hata yapıyoruz da, toplumun bir kesimindeki eğitim ve ahlaki durum bu seviyeye kadar düşebilecek hale geliyor.

Sadece sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımlarımızla kendimizi tatmin edip, “hayat akıyor…” söylemiyle kendimizi son günlerdeki moda deyim “hayatı akışına bırak” söylentisiyle kişisel meselelerimize mi odaklanacağız?

NARİN ailesi tarafından kıyılan ilk çocuk muydu?

Daha önceki yıllarda kaç çocuğun yaşamı, nefesi, eğitim hayatı, oyunları ellerinden alındı?

Bu çocuklar kimsesiz çocuklar mıydı?

Ben kimim, sorumluluk hissediyor muyum, bu gibi durumlara engel olabilecek nitelikte bir yaşam sürdürüyor muyum? Benzer sorunların sonuçları karşısında söylemlerde bulunup, konuya ilişkin kınama mesajlarıyla birkaç gün içinde meseleyi genellikle unutuyor gibiyiz.

Hafızamızı yoklayalım; Narin’den önce hangi çocuk-lar ailesi tarafından istismara uğramış ve katledilmişti? Narin son çocuk mu olacak? Bu caniliği yapabilen insanlar bittiler mi?

Elbette hayır; ne değişti ki, bu cehalette kıvranan insanların soyu tükenmiş olsun?

Dönelim makam mevkii sorumluluklarımıza; belki de çoğumuz elimizde ki gücün topluma ne denli katkısı olabileceğinin hiç farkında bile değiliz; ya da farkındayız fakat kendi egolarımızın, keyfe keder yaşam biçimimizin, bencilliğimizin pençelerinde öylesine kıvranıyoruz ki, pardon hiç umursayamıyoruz.

“En iyi” eğitimleri alan insanlar, edindikleri eğitimle, toplumun büyük çoğunluğu cehalet içinde kıvranırken sadece kendi yaşam standartlarını yükseltebilecek şekilde, kariyeri ve ailesi için kullanmamalı; topluma karşı yükümlülüğü olabilmeli, tıpkı vergi verme sisteminde olduğu gibi.

Ekonomik kazançların vergisi var, ancak sosyal kazançlar konusunda pek çok kişi sorumluluk hissediyor mu? Hissedebilseydi ve birey olarak siyasilerin söylemlerinin tuzağına düşmeden eyleme geçebilseydik toplumun geniş kitlesinde yaşanan vahim durumlara tanık olabilir miydik?

Kendi mesleğimle ilgili somut örnekle yola devam edersek; sanatçı sanat yolculuğunu üretimini kim için ve ne için yapıyor? Hiçbir derdimiz olmadan toplumsal meselelerden uzak nasıl ve neyi üretebiliriz?

Toplumun sorunlarına kulağını tıkayarak yaşam yolculuğuna devam eden, sorunlarla karşılaşınca da sadece siyasileri sorumlu tutarak mı yaşayacağız? Oturduğumuz makam ve mevkilerde ne için oturuyoruz? Sadece durum tespiti yaparak mı, yoksa çözümün bir parçası olarak kendi egolarımızdan taviz vererek mi yaşayacağız?

Cehaletle yüz yüze  kalabilen, insan-çocuk-kadın-erkek neden  kalabiliyor?
Bu sorunun yanıtını arayabilecek miyiz?

Siz bakansanız, siz bakan eşiyseniz, siz milletvekiliyseniz, siz milletvekili eşiyseniz, siz belediye başkanı, belediye başkan eşi, vali, vali eşi, sanatçı, Türkiye’nin en varlıklı aile bireyleri iseniz, sivil toplum örğütü vb iseniz vatandaşlara karşı sorumluluklarınız olmalı ve gereğini yapabilmelisiniz.

Benzer titre sahip insanlar, kadınlar-erkekler sosyal medya hesaplarından egolarını tatmin etmeye yönelik yüzlerce paylaşımlarda bulunuyorlar ve maalesef hazin sonuçlarla karşılaşıldığında kınama mesajları ardı ardına geliyor.

Oysa sanat dünyamızdan toplum bilinci çok yüksek olan çok değerli bir emsal sanatçımızı hatırlatmak isterim; Sn. Prof. Dr. HÜSAMETTİN KOÇAN ve BAKSI MÜZESİ !

Değerli sanatçımız Hüsamettin Koçan, BAKSI MÜZESİ’ni 2000’li yılların başında Bayburt’ta yaşama geçirmeye çalışırken emin olunuz işi çok çok zordu; fakat başardı, başarı olan neydi? Bence en büyük başarı Bayburt‘ta ve civar köylerde pek çok NARİN’in geleceğini, hayatını kurtardı ve BAKSI MÜZESİ orada yaşamını sürdürdüğü müddetçÇOCUKLARI ve KADINLARI  kurtarmaya devam edecek.

Biz sanatçılar her birimiz toplumun daha nitelikli bir yaşam sürebilmesini önemsiyor, ilgileniyor muyuz? Bu derin konulara ilişkin ne denli bir üretim ve paylaşım halindeyiz?

Yaşamı vahşice ellerinden alınan NARİN VE NARİN GİBİ NİCE ÇOCUKLAR İÇİN ben-biz bir şey yapabildik mi?

Sadece sosyal medya hesaplarımızda konuya ilişkin üzüntülerimizi ifade ederek yaşamımıza evet ama;… diyerek devam mı edeceğiz?

TUİK tarafından teyide muhtaç, basına yansıyan verilere göre Türkiye’de mağdur edilen, kaybolan çocukların sayısı hakkında farklı ifadeler dile getiriliyor.

Merak edenler kısa bir araştırmayla bilgi sahibi olabilirler; canına kıyılan sadece NARİN değil. Başka çocukların da çaresiz kalıyor olmaları karşısında biz ne yapıyoruz?

Çocukları koruyamıyoruz. Çocukları koruyabilecek, onları yaşama donanımlı bir şekilde hazırlamakla yükümlü olan yetişkinler yetiştiremiyoruz.

20 hanelik bir köyde herkes 19 gün sustu.

Üzgün olmanın ne NARİN’e ne de diğer çocuklara hiçbir faydası yok. Lütfen üzülmek yerine çözüm üretelim, elimizi taşın altına koyalım.

TV programları, sosyal medya geniş topluma ulaşmanın en kolay yolu ama her akşam aynı isimler her konuda ahkam kesiyorlar, toplum böyle mi aydınlatılır?

Fazilet Kendirci
9.09.2024 – İstanbul

7.09.2023


 Uluslararası XII Hititoloji Kongresi 3 - 9 Eylül  2023 İstanbul Üniversitesi 
ANADOLU - ANATOLIA, 
2015 - 2017, Tual Kumaşı Üzerine Asırlık Anadolu Kilimi, Hatti'lerden Türkiye Cumhuriyeti'ne 32 Medeniyet, 83 Etnik kimlik, Akrilik, 730 x 400 cm. 
Fazilet Kendirci  

  





 Uluslararası XII Hititoloji Kongresi 3-9 Eylül 2023

                                                 


İstanbul Üniversitesi çatısı altında düzenlenen, Hititoloji Kongresinde 
ANADOLU ANATOLIA isimli Hatti'lerden Türkiye Cumhuriyeti'ne 32 Medeniyet 83 etnik kimliğin yer aldığı yapıtım sergileniyor. 

03.09. 2023 pazar günü, İstanbul Üniversitesinde, insanlık tarihi için önemi yadsınamayacak etkinliğin açılış galasında; Hititoloji Kongresi adına plaketi Sn. Doç Dr Metin Alparslan tarafından takdim edildi.
Değerli projeyi hayata geçiren tüm yönetime, ekibe teşekkürler...

Hititoloji Kongresine; ANADOLU ANATOLIA davet edip, yapıtın ruhuna uygun bir ortamda izleyicilerle buluşmasını sağlayan, Alman Arkeoloji Enstitüsü Hattuşa Kazı Başkanı Sn. Prof Dr Andreas Schacner ayrıca teşekkür ederim. 

ANADOLU ANATOLIA 2015 - 2017, tuval kumaş üzerine Anadolu Kilimi ve akrilik, 730 x 400 cm.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şeref Salonunda görebilmeniz mümkün olacaktır.


















6.09.2023

 Uluslararası XII Hititoloji Kongresi

3 - 9 Eylül 2023 tarihleri arasında
İstanbul Üniversitesi'nde yurt içi ve yurt dışından gelen çok sayıda bilim insanlarının katılımıyla gerçekleşecek.
Vaktiniz uygunsa, ilginizi cezbediyorsa davetlisiniz.
💫⭐🌟💙🙌🙋🧿❗🥰🍀

MÖ 2000-2500 Hatti'lerden Türkiye Cumhuriyeti'ne 32 Medeniyet 83 etnik kimliğin yer aldığı
ANADOLU ANATOLIA konuklarla buluşacak.
🌟🧿🍀❤️

Eser künye: ANADOLU ANATOLIA, 2015 - 2017, Tuval kumaşı üzerine Anadolu Kilimi akrilik 730 x 400 cm.

2017 yılından bu yana ANADOLU ANATOLIA yı ruhuna uygun bir projede, mekanda sergileme arayışındaydım.

Alman Arkeoloji Enstitüsü Hattuşa Kazı Başkanı Sn Prof Dr Andreas Schacner eserle tanıştığında, Uluslararası XII Hititoloji Kongresine davet ederek, sergilemeyi teklif etti.
Teşekkürlerler Sn. Schacner,
Sn. Alparslan.
🙏✌️⭐👏👏👏

(ANADOLU ANATOLIA yı çalışırken en çok etkilenerek dinlediğim müzik Max Bruch Kol nidrei op. 47 nedenini bilmiyorum.🎻) 











 

                                           


5.05.2023


 




 





TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN  100. YILINDA Geleceğin Kadınlarına İthafen 

FAZİLET KENDİRCİ  

CYCLONE & ANTICYCLONE

Resim Sergisi ve Panel 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ ŞEREF SALONUNDA
 İZLEYİCİ İLE BULUŞACAK 
16 Mayıs - 15 Haziran 2023

Fazilet Kendirci'nin CYCLONE & ANTICYCLONE başlıklı  29. kişisel sergisi Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında, 16 Mayıs'ta  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şeref Salonunda gelecek kuşaklarımızla, öğrencilerimizle, tüm sanatseverlerle ve kamuoyu ile  buluşacak.

KADIN ve KIZ ÇOCUKLARININ sorunlarıyla ilgili öteden beri hassasiyeti olan sanatçı, ilkel toplumlardan günümüze kadar süregelen, bu elzem soruna ilişkin ( 2017 Ocak - 2022 Şubat) beş yılda  gerçekleştirdiği çalışmasında, 370-1929  yılları arasında doğan, 24 saat için, 24 ÖZEL KADINA yer verdi. 

İnsanlık tarihine baktığımızda, KADIN-KIZ ÇOCUĞU mağduriyetleri,  Orta Çağdan günümüze kadar maalesef bu utanç duyduğumuz kıyım devam ediyor ve bir türlü bu sorun çözülmüyor, pek çok kadının kız çocuğunun yaşam hakları ellerinden sökülerek alınıyor.

KADIN-KIZ ÇOCUĞU sorunu, bilim-teknoloji  hızla geliştiği günümüzde  dahi bir utanç meselesi olarak hepimizin gözleri önünde yaşanmaya devam ediyor. 

Kabul edilemez gerçekliği sadece siyasi otoritelerin çözüme ulaştıramayacağını düşünen Kendirci, çekirdek ailedeki ilişkilerin sorgulanmasını, aile içi adaleti ve eşit hakların gündeme getirilmesi gerekliliğini savunuyor. 

Bireylerin bebeklik ve çocukluk dönemlerinden başlayarak, ailedeki  kadın aktörler  (anne, anneanne, babaanne, hala, teyze, yenge ) başta olmak üzere ebeveynlere büyük sorumluluk düştüğünü, çocukların doğdukları günden itibaren tanık oldukları aile içi ilişkilerle büyüdüğünü ve nelere tanık olarak kendi yaşamlarını şekillendirdiklerine önemle dikkat çekiyor.  

Kendirci bu elzem can yakıcı konuya ilişkin devlet politikalarının önemini yadsımadığını ancak; asla kabul etmediğimiz, etmeyeceğimiz şiddet vuku bulmadan önce mi, yoksa şiddet gerçekleştikten sonra mı yaptırımlar uygulanmalı?

TESTİ KIRILMADAN ÖNCE Mİ? / TESTİ KIRILDIKTAN SONRA MI?  
Sorusuna akli yanıt aranmalı...

Çocuk yetiştirilmesi konusunda annelerin ne denli  etkisinin olduğunu göz önünde bulundurursak, kız ve erkek  çocuklarımızı, öz güvenli ve öz benliğine saygılı yetiştirme  konusunda gösterilen titizlik, kızımızın veya oğlumuzun meslek sahibi, dirayetli, çalışkan, ilkeli bir yetişkin olabilmesi için ebeveynlere düşen sorumluluklar yeterince yerine getiriliyor mu? Bu soruların yanıtını tüm samimiyetimizle verebilirsek tıpkı diğer sorunlarda olduğu gibi, kadın-kız çocuğu meselesinin de çözüme ulaşabileceğini düşünüyor. 

20-30 yaşına kadar farkındasız yaşamış  bireyin,  bu yaştan sonra karşı cinse karşı ve elbette kendine karşı saygılı, zarif, sınırlarını aşmayacak nitelikte yaşamasının mümkün olamayacağı düşüncesini savunuyor. 

Kendirci, CYCLONE & ANTICYCLONE isimli eserinde, onbir farklı ülkeden, 370 - 1929 yılları arasında doğan; bilimde, hukukta, sanatta, Çocuk Haklarında, Kadın Hakları konusunda tüm dirençlere ve akıl almaz şiddetlere boyun eğmeden mücadele etmeyi ilke edinmiş, tüm yaşamlarını cesur ve dirayetli bir duruşla adeta hayatlarını vakfeden, tarihten emsal isimleri, günün her bir saati için 24 SAAT - 24 KADINI  günümüz kadın ve erkeklerine tekrar hatırlatıyor. 
  
370'ler, 1400 ler, 1600, 1800, 1900 ler... hiç de kolay olmayan yıllarda, savaşlara, pandemilere, ekonomik zorluklara... rağmen bu değerli cesur  kadınlar verdikleri mücadeleriyle ve eserin merkezinde yer alan HAYAT AĞACI - ölümsüzlük sembolü ile bizleri yaşanan mağduriyetlerin nedenleri  konusunda tekrar düşünmeye empati kurmaya teşvik ediyor. 

Tüm dünyada olduğu gibi bizlerde daha nitelikli bir yaşam için  "sanatın gücü"  ve etkisini  tartışmamız kabul ediyoruz.   


Projede yer alan on bir  farklı ülkede doğmuş,    
24 SAAT için 24  KADIN 

1: ALMANYA : CLARA ZETKIN (1857-1933),ANNELİES MARİE "ANNE" FRANK   (1929 - 1945) 
2: AMERİKA:  HERRIET BEECHER STOWE (1811-1896), SUSSAN B. ANTONY (1820-1906), ROSA PARKS (1913-2005), BETY FRIDEN (1921-2006)
3: FRANSA: JEANNE D’ARK (1412-1431), FLORA TRISTAN (1803-1844), SIMONE DE BEAUVOIR (1908-1986)  
4: GÜNEY AFRİKA: LILIAN NGOYI (1911-1980)
5: İNGİLTERE:  MARY  WOLLSTONECRAFT (1759-1797), JANE AUSTEN (1775-1871), EMMELINE PANKHURST (1858-1928)
6: İTALYA: FLORANCE NIGHTINGALE (1820-1910)
7: KANADA : EMILY MURPHY  (1868-1933)
8: MISIR: DOROTHY MARY CROWFOOT HODGKIN  (1910-1994)  
9: POLONYA: MARIE CUIRE (1867-1934), ROSA LUXEMBURG (1870-1919)
10: TÜRKİYE: NAKİYE ELGÜN (1882-1954), YAŞAR NEZİHE BÜKÜLMEZ (1882-1971), FATMA SEHER ERDEN (1888-1955), NEZİHE MUHİDDİN TEPEDELENGİL (1889-1958), NEZAHAT BAYSAL (1909-1994)   
11: YUNANİSTAN-MISIR : HYPATIA (370-415)

CYCLONE & ANTICYCLONE SERGİ VE PANEL 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi & İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin katkılarıyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şeref Salonunda gerçekleşecektir. 

Sergi Açılış: 16 Mayıs 2023 Saat: 14.00 

CYCLONE & ANTICYCLONE Sergi açılışına paralel düzenlediğimiz  
"SANATTA  ve BİLİMDE KADIN"  Başlıklı Panel / 16 Mayıs 2023 saat: 14.30 
Doç. Dr. Mehtap Demir Güven'in moderatörlüğünde,  Prof. Dr. Esra Ekmekçi, Prof. Dr. Hüsamettin Koçan ve Beral Madra Konuşmacı olarak katılacaklar.  



KADIN VE KIZ ÇOCUKLARI KIYIMLARINI DURDURMALIYIZ. 

BİR KADIN AYAĞA KALKTIĞINDA BÜTÜN KADINLAR İÇİN AYAĞA KALKAR.  

FAZİLET KENDİRCİ  

İSTANBUL - TÜRKİYE 

Eser Künye: CYCLONE & ANTICYCLONE, 2017 - 2022,  tuval üzerine akrilik,  300 x 800 cm.   
E-mail: faziletkendirci@yahoo.com.tr